41.39
  
48.32
  
0.00
  
96.57

Özgürlük-Sabri Ceçan

Özgürlük-Sabri Ceçan

 

 

 

İstediğin zaman sevdiklerini göremezsin, sadece onlar, o da be-lirlenen bir sürede haftalık veya aylık olarak bir saate yakın gelip seni ziyaret edebilirler. Ziyarette de her şeyi dilediğin gibi konuşa-mazsın. Zira zaman çok dar, konuşulacak konular ve sorunlar çok…

Sabri Ceçan

ÖZGÜRLÜK

Özgürlük veya Hürriyet; kişinin düşüncesine ve içinde bulunduğu şartlara göre anlam kazanan ve değişiklik arz eden izafi olgulardır. Bazen birinin özgürlük olarak algıladığı bir durum başkası için tam tersi bir anlam ifade edebilir.

İnsan; varoluşundan beri özgürlük mücadelesini hep vermiştir. Tarihte her bir insanın anladığı manadaki özgürlüğü elde etmek için nice savaşlar vermiş, efsanelere konu olacak ve dilden dile aktarılarak günümüze kadar gelmiş olan mücadeleleri ortaya koymuştur. İnsanlık tarihi bu tür olaylarla doludur.

Her insanın özgürlük denilince anladıkları farklı olabiliyor. Kimine göre; düşüncesine hiçbir tahdit konulmadan özgürce düşüncesini veya inandığını yaşamaktır. Bu yüzden canını ortaya koyma pahasına düşünce ve inancının peşinden gitmiş ve taviz vermemiştir.

Kimisi özgürlüğü; özgürce hareket etmesine mani olmak için konulan hapishanelerden kurtulmak olarak anlamış. Hapishaneden kurtulmak için her yola başvurmuş, fırsatını bulunca kaçmaya çalışmıştır. Çıkma yollarını bulamayan bazıları ise bu durumu kaldıramadığından intihar etme yolunu seçmiştir. Bazıları ise; “Bedenimi tutsak edebilir, özgürlüğümden alıkoyabilirsiniz, ama ruhumu asla!” diyerek zindanda da olsa mücadelesini vermiş, yıllarca onu tutsak almaya çalışanlara karşı direnmiştir. Siyasi tutsaklar bunun en bariz örneğidir.

Kimisi ise; hiç kimsenin emri altında olmadan istediği gibi yaşamayı ve nefsi arzuları ne isterse onu yapmayı özgürlük olarak telakki etmiştir. Böylelerinin egosu güçlüdür ve bencil davranmayı, toplumla uyumsuz olmayı, hiçbir kural ve kaideye uymamayı özgürlük olarak görürler. Çatışmacı, polemikçi, kendini haklı çıkarmak için her yola başvurmayı maharet sanan tiplerdir. Esasında böyle davrananlar farkında olmadan nefsinin ve arzularının esiri ve kölesi olmak suretiyle özgürlüğünü kaybetmişlerdir. Ancak zahiri özgürlük bunların melekelerini ve muhakemelerini körelttiği için düştükleri durumun farkında değildirler.

Ya da bazıları kadının özgürlüğünden dem vurarak, kadını erkeğin tasallutundan kurtarmak olarak değerlendirmiş, kadını cinsel bir obje gibi kullanarak, özellikle kapitalist sistemin tüketim çarkında reklam malzemesi olarak kullanmıştır. Kadınlardan bu aldatıcı sözlere kananlar da bu şekilde davranarak özgür olduğunu, dilediği gibi yaşayıp dilediği gibi giyinip istediği yere –kimseden izin alma ihtiyacı hissetmeden– gittiğini söyleyerek zahiri ve yalancı bir özgürlük içinde ömrünü tüketmektedir. Oysa bir taraftan özgürleştiğini düşünürken diğer taraftan farkında olmadan başka bir köleliğe girdiğini görememektedir. Bu durumdaki bir kadın aslında kapitalist sistemin tüketim çarkında cinsel bir obje olmak suretiyle ömrünü tüketmektedir. Kadınlığını kullanarak para kazanmaktadır. Böylece lüks hayat, şöhret ve insanların ilgisinin esiri ve kölesi olmuştur.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Kısacası herkesin özgürlük anlayışı farklıdır. Mutlak özgürlük diye bir durum söz konusu değildir, olamaz da… Zira bu insanın yaratılışına terstir.

Kendisini sıkan, rahatsızlık veren veya eziyet görmesine neden olan bir durumdan kurtulmayı özgürlük sanıp mücadele veren bu vaziyetten kurtulduğunda daha farklı bir durumun esiri ve kölesi olduğu halde o yeni ortamda kendisini göreceli bir rahatlık ve mutluluk içinde gördüğünden özgürlüğünü farklı yönden kaybettiğinin farkında değildir. Paranın, kadının, şehvetin, makamın, şöhretin esiri olmuş nice insanlar, bu durumlarından aldıkları haz, zevk ve lezzetin sarhoşluğu içinde olduklarından özgürlüklerini nasıl kaybettiklerinin şuurunda değildirler.

O zaman özgür insan kimdir? Özgürlük nedir? Sorusuna nasıl bir cevap verebiliriz?

Allah tarafından yaratılan insan esas itibariyle yaratıcısının kölesi ve kulu olmadıktan sonra muhakkak surette bir yere veya şeye köledir. Ya şeytana, ya nefsine ya da bir başka şeye…

Mutlak manada özgürlük olmadığına göre en güzeli Allah’a köle olmaktır. Her hâlükârda özgürlüğünü Allah’a vermek, bizim gibi yaratılmış kullara veya fani dünyanın değersiz objelerine köle ve esir olmaktan çok daha yüce ve güzeldir. Hem Allah’a verilen özgürlük karşısında, cennet gibi sonsuz bir hayat ve nimet kazanılmaktadır.

İnsanların çoğu özgürlük denilince, hapishaneden kurtulmayı ve serbest kalmayı anlar. Zira zindan özgürlüğün en dar ve hayatın her alanına yayılan kısıtlılığı ifade eden yerdir. 26 yılını zindanda geçiren biri olarak bu özgürlüğün ne anlama geldiğini çok iyi bilirim. Çünkü günlük yaşamın hiçbir halinde özgür değilsin. Yaşamının çoğuna tahdit konulmuştur. Bazı örnekler vererek daha iyi anlaşılmasını sağlayabilirim. Şöyle ki;

İstediğin zaman sevdiklerini göremezsin, sadece onlar, o da belirlenen bir sürede haftalık veya aylık olarak bir saate yakın gelip seni ziyaret edebilirler. Ziyarette de her şeyi dilediğin gibi konuşamazsın. Zira zaman çok dar, konuşulacak konular ve sorunlar çok… Çoğu kere meselelerin tam ortasındayken görüş biter. Kelimeler boğazında kalır, acele acele birkaç cümle ile konuları halletmeye çalışırsın. Çoğunlukla o heyecan ve panikten dolayı söyleyeceğin bazı şeyleri unutursun. Koğuşa döndükten sonra aklına gelir. Bu kez onları söyleyemediğine hayıflanırsın. Bir başka görüşe kadar beklersin. O konuları mektupla da iletemezsin. Çünkü mektup yazmak da sınırlıdır. Kontrolden geçtiği için rahat yazamazsın. Çünkü mahrem konularını bir başkasının öğrenmesini istemezsin. Ziyarete gelebilecekler de sınırlıdır ve kısıtlıdır. Öyle her akraban, arkadaşın, dostun ziyaretine gelemez.

Haftada bir on dakikalık telefon hakkın var. Her seferinde o da izin verilen, belgelenmiş kişilere açabilirsin. Haftalık hakkını iki ayrı yeri arayarak kullanamazsın. On dakikaya ne sığdırdıysan. Bazen kelime ağzındayken süre biter, telefon otomatik olarak kapanır, söyleyeceklerin yarıda kalır.

Yemekler cezaevi idaresi tarafından toplu olarak yapılır ve neyin verilip neyin verilmeyeceğine, ne zaman yenileceğine onlar karar verir. Dilediğin yemeği yemeye hasret kalırsın. En çok annelerin yemeği özlenilir.

Bazen zindan imkânları içinde kişi istediği bir yemeği o da gerçeğinden çok uzak da olsa yapınca duyduğu sevinç ve o yemekten aldığı haz bambaşka olur.

İstediğin kişilerle kalman da elinde değil. Bu tamamen cezaevi idaresinin elinde ve yetkisinde olan bir durumdur. İstemediği bir ortamda kalmak, insana her gün eziyet vermeye başlar.

Görme duyuna bile sınır getirilmiştir. Bakışları çok da uzaklara atamazsın, önüne kalın duvarlar çıkar. Sadece, boru içinde boru misali havalandırmadan gökyüzüne açılan bir zaviyeden semaya bakabilirsin. O da bulut varsa şansın vardır, yoksa bomboş bir sema karşında durur.

Küçük havalandırmada adımlarına da sınır konulur. Öyle özgürce dilediğin kadar bir yerden itibaren dönmek zorunda kalmadan bir yürüyüş yapamazsın.

Buna paralel olarak hayallerin, rüyaların bile hapistir. Onlar da hapis ile ilgilidir. Dışarıya özlem çoktur. Fakat bazen içerdeki şartlar öyle ağırlaşır ki, hayallerin yine hapishane şartları ile sınırlı kalır. Örneğin ailenden uzak bir cezaevindeysen ve şartları zor olan bir yerde isen, daha iyi ve aileye daha yakın bir cezaevine gitmeyi hayal edersin. Onun için birçok çaba ve mücadeleye girersin. Ailene yakın bir cezaevine naklinle sonuçlanan mücadelen yarı tahliye olmuş kadar sevinç ve mutluluk verir.

Dilediğin kitabı okuyamazsın. Dilediğin sayıda ve çeşitte kitap bulunduramazsın. Okunacak kitap sayısını ve çeşidini cezaevi idaresi belirler. Okumak kadar cezaevinde insanı rahatlatan ve eğiten bir şey olmamasına rağmen okumanın önünü tamamen açmaktan çekinilir. Sınırlı ve dar bir alanda okumalarını gerçekleştirme izni vardır.

Televizyon izlemede de bir sınır vardır. Orada da özgür değilsin. İstediğin kanalı seyredemezsin. Kanallar cezaevi idaresinin uygun gördüğü sınırlı sayıdakilerle kayıtlıdır.

Giyeceğin elbiseler de sınırlıdır. İstediğin kadar ve renkte elbise bulundurma hakkın yoktur. Her bir elbise çeşidine bir sayı belirlendiğinden o sayıyı aşamazsın, ancak yenisi ile değiştirebilirsin.

Hastalandığın zaman istediğin anda doktora gidemezsin. Bazen saatlerce ağır sancı ve ağrılar içinde kaldıktan sonra doktora görünebilir, derdini anlatabilirsin. Çoğu kere revir doktorunun yapacağı bir şey olmaz, hastaneye sevk eder. Bu kez hastaneye sevkinin gerçekleşmesi için günlerce hatta bazen haftalarca beklemek durumunda kalırsın.  Hastanede yapılan tahlil ve tetkiklerin sonuçlarını da ancak birkaç gün sonra alabilirsin. Şayet ciddi ve diyet yapmayı gerektirecek ağır bir hastalığın varsa zindanın imtihanı iki katına çıkar. Zira diyetine uygun yemek verilmez. Verilmediği gibi diyetine uygun şeyleri almana imkân da yoktur.

İhtiyaçlarını istediğin gibi istediğin zaman, istediğin miktarda karşılayamaz, satın alamazsın. Bizzat görerek alma imkânın yoktur. Cezaevi idaresinin kantine getirdiği çeşitlerle yetinmek durumundasın. Haftalık harcama limitini aşamazsın. Yani istek ve arzularını mevcut olanlara göre ayarlamalısın. İsteklerini bir fişe yazar verirsin, kısmetine artık nasıl bir şey gelirse. Beğenmediğin zaman geri vermen durumunda onun alternatifi yoktur ki alabilesin. Tek bir kantindir. Sebze meyvelerden istediklerini alma imkânın yoktur. Yalnız idarenin verdiği kantin listesinde bulunanları isteyebilirsin. Bazen mevsimindeki bir meyve veya sebze çeşidini çok istediğin halde getirilmez.

Kısacası zindanda da hayatın her alanında olduğu gibi özgür değilsin.  Bu yüzden zindan denilince özgürlük akla gelir. Özgürlük denilince, yukarıda örneğini verdiğim birkaç durum gibi tüm hususları özgürce yapmak akla gelir. Bu manada ben de zindanda kısıtlı olan tüm hususları özgürce ve sınır konulmaksızın yapmak ve yaşamak isterim. İnsanın fıtratında bu vardır. Bu arzu yok sayılamaz, ortadan kaldırılamaz, ancak bastırılabilir.

Sözün özü; özgürlük şarta, ortama ve duruma göre değişiyor. Mutlak özgürlük olmadığından bana göre özgür insan; Allah’a iman etmiş, hayatını O’nun yoluna adamış, helal ve haram hudutlarına riayet ederek hayatını ona göre tanzim etmiş, ibadetlerine dikkat ederek Allah’a kulluğunda sadakat gösteren, O’nun dinini yaşayan, anlatan ve insanlara götüren kişidir. Böyle biri zindanda da olsa hürdür. Böyle olmayan ise, saraylarda da olsa esirdir, köledir, özgür değildir.

Allah’tan gerçek özgürlüğe kavuşturmasını ve bizleri layık kılmasını dua ve temenni ederim.

Bu yazıya tepkini ver!

Benzer Bloglar