
Zindan Hatıraları-Bafra
BAFRA T TİPİ KAPALI CEZAEVİ
Bafra T Tipine giriş yaptığımızda vakit ikindi ile akşam arasıydı. Eşyalarımı ring aracından çıkarıp mahkûm kabul yerine bıraktım. Askerler benim parmak izimi ve fotoğraflarımı çektikten sonra beni cezaevi personeline teslim ettiler. Gardiyanlar başıma üşüşüp yere serdikleri bir battaniye üzerine eşyalarımı döküp her şeyi en ince ayrıntısına kadar aradılar.
Eşyalarımın araması bittikten sonra kaba olarak tekrar poşetlere doldurdum. Mahkûm kabulde bulunan XRAY cihazının yanına bıraktım.
Sıra benim üst aramama gelmişti. Mahkûmların üst aramasının yapıldığı boş bir odaya geçmemi söylediklerinde buna itiraz etmedim. Odaya girdikten sonra bana “İç çamaşırın hariç tüm elbiselerini çıkar” dediklerinde buna itiraz ettim. Onlara;
–Siz yanımda olduğunuz sürece elbiselerimi çıkarmam. Arama yapacaksanız bu şekilde yapın, dedim. Ama gardiyan;
–Senin vücudunda her hangi bir iz olup olmadığına bakmamız gerek.
–Benim vücudumda kalıcı hiçbir iz yok.
–Yine de bakmamız ve bunu kendi gözlerimizle görmemiz gerek.
–Dinim buna müsaade etmiyor. Bir başkasının yanında soyunmak dinimizde yoktur.
Gardiyanlarla tartışmamız uzadıkça uzadı. Birbirimizi anlamıyorduk. Onlar görevleri olduğu için benim soyunmamı, ben ise bir Müslüman olarak dinimin buna müsaade etmediğini anlatıyordum. En sonunda gardiyandan gidip Müdürü çağırmasını söyledim. Gardiyan gidip kısa bir süre sonra yanında sivil giyimli biri ile arama odasına girdiler. Odaya giren sivil “Sorun ne” diye sordu. Ben de ilk olarak kim olduğunu sordum. Bana ikinci Müdür olduğunu söyledikten sonra, ben de soyunmanın dinimizce haram olduğunu anlattım. İkinci Müdür arama odasının duvarında asılı olan cezaevinin aramalarla ilgili genelgesini okumamı söylediğinde duvardaki yazıyı okudum. Arama için soyunmanın şart olduğu şüphe halinde iç çamaşırının bile çıkarılabileceği yazıyordu. Ama ben yine de soyunmayı kabul etmedim. İkinci Müdürle de bir müddet daha konuştuktan sonra ikinci Müdür beni ikna edemeyince;
–Müdahale ekibine haberin verin, zorla elbiselerini çıkarın, gerekirse iç çamaşırlarını bile çıkarın, deyip gitti.
Arama yapan gardiyanlar bana tekrardan rica edip işi tatsızlaştırmadan hal etmek için bana bakmayacaklarına dair söz verdiler. Sadece kameralar bizim odada olduğumuzu görmeliler ve senin elbiselerini alıp XRAY’dan geçirmek zorundayız deyince, iyi bir fikir olduğu için kabul ettim.
Elbiselerimi çıkardığımda içerde kalan gardiyan arkasını döndü ve ben de iç çamaşırlarım dışında elbiselerimi çıkarıp kendisine verdim. Elbiselerimi alan gardiyan bana bakmadan elbiselerimi kapıda bekleyen gardiyana verip XRAY’dan geçirmesini istedi. Ardından elbiselerim bana tekrar geri verildi. Elbiselerimi giyip eşyalarımı XRAY’dan geçirdikten sonra beni arkadaşlarımın kaldığı A/27 Odasına getirdiler.
Eşyalarımla odaya girdiğimde oda arkadaşlarım beni karşıladılar. Odada üç kişi kalıyorlardı. Onlardan tanıdığım yoktu. Ama birbirimizin ismini daha önceden duyduğumuz için çok çabuk kaynaştık.
Oda arkadaşlarımdan birinin sevki Kandıra’ya çıkmış, gitmeyi bekliyordu. Beni odaya getiren gardiyandan kendi sevkinin akıbetini sorduğu zaman bunu anlamıştım.
İlk kez bir T Tipine geliyordum. Çok değişik bir yapısı vardı. Koridorları ince ve uzun olan iki kısımdan oluşuyordu. Odalar her iki tarafta kalacak şekilde düzenlenmişti. Her iki tarafı birbirinden ayıran orta kısımda birkaç oda dışında cezaevi kantini, mescidi, spor sahası, terzi ve konferans salonu yer alıyordu.
Her koridorda dört küçük oda bulunuyordu. Bazı koridorlarda ise biri büyük olmak üzere üç oda bulunuyordu.
Arkadaşlarımın kaldığı oda sekiz kişilikti. Ama projede dört kişilik olarak düzenlenmişti. Daha sonra cezaevinin kapasitesini artırmak için tüm odaların sayısını iki katına çıkarmışlardı.
Sekiz kişi için dar olan odalarda şimdilik dört kişi kalacağımız için bir sorunumuz yoktu. Havalandırması ise diğer cezaevlerine göre küçüktü. Tuvalet ve banyonun bir olması ise her zaman bir sorundu. Yatakhane bölümünde dört adet çift katlı ranza yere monte edilmiş bir şekildeydi. Üst katta namaz kılmak için yer yoktu. Bu yüzden namazımızı alt katta serili olan battaniyenin üzerinde kılıyorduk.
Oda arkadaşlarım kendi isteğimle buraya gelmemin sebebini anlamadıkları için çok şaşırmışlardı. Ama bir defa gelmiştim. Artık bunun geri dönüşü yoktu.
Oda arkadaşlarımdan ikisi üyelik cezaları onaylandığı için İstanbul’da yakalanıp Bafra’ya gönderilmiştiler. Diğer arkadaşım ise müebbet ceza almıştı. Van F Tipinde kalıyordu. Van’da yaşanan depremin ardından Van’daki F ve M Tipi cezaevlerindeki mahkûmları Karadeniz bölgesindeki cezaevlerine dağıtmışlardı. Bu arkadaşın da kısmetine Bafra çıkmıştı.
Oda arkadaşlarımdan sevki çıkan arkadaş on beş gün sonra Kandıra’ya gitti. Ardından sayımız üçe düştü. Her birimiz kendi yaptığımız bir programla hareket ediyorduk. Arapça derslerine ve Risale derslerine ben ve diğer müebbetlik olan arkadaş ferdi çalışmalarda bulunuyorduk. Diğer arkadaşımız ise daha çok Kur’an okuyarak vaktini değerlendiriyordu. Kendisi de Kandıra’ya gitmek için sevk yazıyordu.
Cezaevinde sayımızın üç kişi olmasından dolayı kurslara ve sosyal faaliyetlere katılmamız çok kısıtlıydı. Haftada 45 dakika spor faaliyetlerine sadece üçümüz çıkıyorduk. Üç kişiyle spor faaliyeti olamayacağını cezaevi idaresine anlatmaya çalışsak da siyasi mahkûm olduğumuzdan bir başka grupla bir araya gelmemizin mümkün olmadığını söyleyip durumumuzu kabullenmemizi istediler. Biz de kuralları bildiğimiz için bu konu üzerinde fazla durmadık.
Haftalık 45 dakikalık spor faaliyetleri dışında haftada bir cezaevi Kütüphanesine gitme hakkımız vardı. Her hafta olmasa da sıramız gelince bazen Kütüphaneye çıkıp okumak için bazı kitaplar alıyorduk. Bunların dışında cezaevindeki hiçbir kültürel faaliyete alınmıyorduk. Konferanslara bile çağrılmıyorduk. Eğitim kursları için gerekli olan on kişilik sayımız olmadığı için bu kurslardan da mahrumduk.
Bafra T Tipindeki sorunlarımızdan biri de tıraş olamamaktı. Cezaevinde her türlü makas yasaktı. Mahkûmların tıraş olabilmeleri için cezaevi idaresi tüm odalar için ayda bir gün belirlemişti. O gün dışında berbere çıkma imkânımız yoktu. Bu süre zarfında özellikle uzayan bıyıklarımızın ağzımıza girmemesi için bıyıklarımızı kimi zaman permakit jiletle kimi zaman tırnak makası ile düzeltmeye çalışıyorduk.
Tüm bunlara rağmen yine de şikâyetçi değildik. Bafra’ya geliş amacım ortam değişikliğiydi ve bu bana iyi gelmişti.
Üç ay sonra üyelik olan arkadaşımızın sevki Kırklareli’ne çıktı. Ailesi İstanbul’da oturduğu için hiç vakit kaybetmeden bizden ayrıldı. Geriye iki müebbetlik arkadaş kalmıştık.
İkimiz için kaldığımız oda bize büyük geliyordu. Günlük olarak kendi odamızda spor yapıyorduk. Kitap okuyup günlerimizi değerlendiriyorduk. İkimiz de kendi halimizden memnunduk. Öyleki cezaevi idaresiyle hiç bir işimiz olmadığı için biz de rahattık cezaevi idaresi de.
Tek sorun vardı. Ailelerimizin görüşe gelip gidememesi. Bu yüzden diğer cezaevlerindeki arkadaşlarla yazıştığımız her mektupta bizi yanlarına çağırıyorlardı. En sonunda bizim iki kişi olarak uzak yerlerde kalmamamızı söyleyen arkadaşların tavsiyelerine uyup her ikimiz de sevk yazmaya başladık. Ben Elazığ, Batman ve Bayburt cezaevlerini yazdım arkadaşım ise Kandıra’da bulunan F ve T tiplerini yazdı.
Bir hafta sonra her ikimizin yazdığı sevk talebi de olumlu gelmişti. Benim sevkim Bayburt’a arkadaşımın ise Kandıra T tipine çıkmıştı.
Belki de ilk kez sevkimiz çıktığı için üzgündük. Çünkü beraber kaldığımız süre zarfında her ikimiz de rahattık ve bu rahatlığı başka bir cezaevinde bulamayacağımızı biliyorduk. Bu yüzden sevkimizin çıkışının ardından hiç acele etmedik. Cezaevi idaresinin bizi götürmesini bekledik. Sevkimizin çıkışının üzerinden elli gün geçtikten sonra benim Bayburt’a gitmem için eşyalarımı hazırlamam söylendiğinde, yaklaşık olarak on beş ayı birlikte geçirdiğim oda arkadaşımla ayrılma vaktimizin geldiğini kabul ettik.
10.3.2013 de Van depremi nedeniyle Bafra T Tipine gönderilen adli mahkûmların mahkemesi olduğu için beni de yol üzerinde Bayburt’a bırakacaktılar.
Eşyalarımı hazırlayıp 6.30’da oda arkadaşımla helalleşip odadan çıktım. Mahkûm kabul yerine geldiğimde dört adli mahkûmun beklediğini gördüm. Eşyalarımız arandıktan sonra ring aracına eşyalarımızı yerleştirdik. 7.30’da yola koyulduk. Bayburt’a yaklaştıkça hava soğuyordu. İkindi vakti Bayburt cezaevine giriş yaptım. Burada bulunan arkadaşların sevkimden haberleri olmadığı için benim gelişim onlar için sürpriz olmuştu.
3.9.2015 tarihi itibariyle Bayburt cezaevinde zindan hayatım kaldığı yerden devam etti.